12 Kasım 2010 Cuma

Yol Üstü Bir Çay Molası - Unkapanı'ndaki Çaycı Gürkan Abi



       Ah gözünü sevdiğimin İstanbul'u, ne hayatlar ne hikayeler var sende... Sen ne güzel bir şehirsin. İşte o İstanbul'u İstanbul yapan ondaki hayatlardan biri Unkapanı'nda kendi halinde devam ediyor.  Gürkan abi burada 8 yıldır yolcuları, taksicileri çaylamaya devam ediyor. Hem de en güzelinden muhabbetle...

    Gürkan abi Konyalı bir ayakkabı ustası. İstanbul'lu sayılırım artık diyor kendisi. Konya'yı bilmiyor hiç. Hani Taksim'den Tarlabaşı Bulvarı'ndan indiğinizde geçtiğiniz köprü var ya; Atatürk Köprüsü; işte o köprünün bitiminde hemen sağ taraftaki eski Tekel Binası'nın önünde onun yeri...Küçük arabası ile her gün orada; hem çay yapıyor müdavimlerine hem ekmek arası kızartma, yumurta ve kahvaltılıkları ile kazınan mideleri şenlendiriyor. Çayı mı? Gayet başarılı. Öle hemen bir çay ver dediğinizde gelmeyebilir çay ama; 5 dk sonra taze çay çıkacak der bazen. Bekleyin, bu arada Süleymaniye'nin manzarasına eşlik edin, gelip geçen arabaları sayın tabii sayabilirseniz.

    Abi diyorum neden yapmıyosun ayakkabı ustalığını? Abi diyor, kalmadı hiç bir şeyin tadı artık... Çok çalışırsın az kazanırsın. Burada kavruluyoruz yağımızda, bir de sigortamı yatırabilsem... Gözleri kayıyor hemen önünde tüten demliğe;  İnşallah diyor başalatacağım onu da yaza kadar, hele bi bitsin de şu arabanın borcu.
Aman abi diyorum ihmal etme...

    Akşam 6 da açıyor tezgahını, gece 3e kadar orada. Tekel Binası'nı Özel Üniversite yapıyorlar bu günlerde, abi diyorum napacaksın burdan git derlerse; burası diyor taksi durağı, zannetmiyorum diyeceklerini. Ama olmadı karşıya açarım artık. Hem burada taksiciler ne yapacak bir çay içecek yer olmadıktan sonra?

    Her akşam otobüsten indiğimde bir uğrayıp Gürkan abiye hem onun güler yüzünü görürüm, hem de bir bardak (en az) çay içip öyle geçerim eve, keyfim yerinde...

4 Kasım 2010 Perşembe

Çaykur 42 Numara - Gizli Kalmış Lezzet


Çaykur bildiğiniz üzere ülkemizin en büyük çay dağıtımcısı. Ama konumuz bu değil, konumuz harika bir çay keşfedildi tarafımdan, bu çayı insanlarla paylaşmak...

Bir çay düşünün; hangi suyla demlenirse demlensin rengi koyu kırmızı olsun;
Bir çay düşünün içtiğinizde damağınızda harika bir tat bıraksın;
Bir çay düşünün, açık da olsa, demli de olsa o kıvamı ile sizi kendinizden geçirsin...

Evet böyle bir çay var... Hem de bir Türk Çay'ı kendisi, Tirebolu'da yetişiyor. Rize Çay'ı ile arasında inanılmaz bir lezzet farkı var ki (Bu cümlemden Rize Çay'ı alınmasın, zira kendisinin de müptelasıyız.) ancak deneyip içince ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. 

Bu konu hakkında bir araştırma yaptım efendim; Tirebolu Rize'den daha fazla güneş aldığı için, çayları da farklı oluyormuş.  Güneşte daha fazla kalan çayın  tadı buruk olurmuş. Ben o burukluğa hasta oldum işte.

Bu yazıyı nasıl bitirmeli insan? Orhan Veli 
"Bir de rakı şişesinde balık olsam" demiş ya efendim; ben bunu çevirip;
Tirebolu Çayı'nda kaşık olsam, şeker olsam demek istiyorum...

Bilmem anlatabildim mi? 

28 Mart 2010 Pazar

Kampüste Reklam Var 6

Bu sene Anadolu Üniversitesi İletişim Kulübü tarafından altıncısı düzenlenen etkinliktir. 28 Mart C.tesi günü başlamış, pazar günü sona erecektir. Biraz bu etkinliğin geçmişinden söz etmekte fayda görüyorum.

Kampüste Reklam Var 3 benim İletişim Fakültesi'ne başladığım yıl gerçekleşmişti. O zaman bu etkinlik Sinema Anadolu'da ücretsiz olarak gerçekleşiyordu. Bir organizasyondan bahsetmek mümkün değildi. Sınav haftası, bahar şenliği gibi abuk günleri denk geldiği de oluyordu. Hocalar gelen konuklardan utandıkları için dersten bizleri alıp oraya götürüyorlardı. Çok değil, ertesi yıl Kampüste Reklam Var (KRV) 4, bugünkü formatta, Anadolu Üniversitesi Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi'nde inanılmaz bir çalışma sonucu mükemmel konuklar ve harika bir organizasyonla gerçekleşme imkanı buldu. Dönemin İletişim Kulübü Başkanı Hüseyin Erge ve ekibi özverili çalışmaları ile bu etkinliği KÜLLERİNDEN VAR ETTİLER. Katılım ücretli, tüm konuklar birbirinden kaliteli isimlerdi.

Aynı etkinliğin 5incisi KRV-5 de, KRV-4 kadar güzel bir organizasyon oldu. Açıkça söylemek isterim ki; bu etkinliğe kimsenin para verip katılabileceğini düşünmüyorduk. 2 senede üniversitemizin en prestijli etkinliklerinden biri olup çıkmıştı. Ve bu sene...

Bu sene altıncısı düzenlenen etkinlik tam bir hayal kırıklığına dönüştü. Konuklar geçmiş senelerden daha mı hafif isimlerdi? Kesinlikle hayır. Etkinliğin gerçekleştiren arkadaşlar az mı çalıştılar? Buna da inanmıyorum. Katılımcı sayısı 50 civarı bir rakam olunca, 400 kişilik salon bomboş kalıyor. Katılımın bu kadar düşük olmasının sebebi kesinlikle belirlenen tarihtir. Bu etkinliğin planlamasını yapan arkadaşlarım neden bu hafta vizelerin başlayacağını, geçen hafta Kampüste Marketing gibi bir etkinlik olduğunu, o etkinliğin de paralı olduğunu, ayın bu zamanında kimsede para kalmadığını hesap edemediler? Bu çok trajik bir durum. 3 ana etmen arka arkaya... Bunlardan birisi olsa diyebiliriz ki şanssızlık. Bu durumda bu kelimeyi kullanamayacağımıza göre ne dememiz gerekir?

Arkadaşlarımızın iyi niyetinden şüphem yok, peki neden bu etkinliği bu kadar prestijli hale getirenlere gidip de bir danışmazsınız? Nasıl olur da danışman hocanız bu takvime izin verir? Anlayamıyorum gerçekten. Kampüste Marketing'e bu sene şehir dışından onlarca katılımcı gelmişti, KRV de onun gibi bir etkinlik olma yolunda ilerliyordu. Bu seneki fiyasko gelecek sene hem konuşmacı hem katılımcı bulmayı çok zorlaştıracaktır. KRV'nin önümzdeki yıl kendini toparlamısını yalnızca umut ediyorum.

22 Mart 2010 Pazartesi

Kampüste Marketing 2010


Anadolu Üniversitesi Marketing Klubü tarafından 2006 yılından beri başarı ile sürdürülmektedir. Bu yıl 500 katılımcı ile Anadolu Üniversitesi Akm opera ve Bale salonunda gerçekleştirilmiştir. "Plan, inovasyon, strateji, başarı" başlığı altında gerçekleştirilen bu seneki etkinlikte göze çarpan en büyük başarı Marmara Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Uşak Üniversitesi gibi Eskişehir dışından gelen onlarca davetlinin de etkinliğe katılmasıdır. Bir kulüp organizasyonu şehir dışından bu kadar katılımcı toplayabiliyorsa karşısında şapka çıkarmaktan başka yapacak bir şeyiniz kalmaz.
Etkinlik çerçevesinde Project House öncülüğünde WWF tarafından verilen brief doğrultusunda reklam çalışmaları hazırlayan Young Guns ekipleri sunumlarını yapmış, birinci katılımcıların verdiği oylarla seçilmiştir. Oradan onca insanı memnun edip göndermek her babayiğidin harcı değildir arkadaşlar, hepinizi ayrı ayrı tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.