20 Nisan 2009 Pazartesi

Kuru Üzüm


Çocukluğumuzda namaz vakitleri camiye gidip gelen sakallı dedeler vardı, ceplerinde daima kuru üzüm taşıyan. O kuru üzümü mahallede oynayan çocuklara cömertçe dağıtan. Şimdi onlar neredeyse, hepsi kayboldu gitti, kuru üzüme hasret kaldı şimdiki çocuklar. 

Geçen okula giderken sigara almak için bir bakkala girdim. Levent Kılınç hocamızın ''Meslekte Kırk Yıllıklar'' adlı fotoğraf sergisinde yer alıyordu bu bakkal amca. Kasanın yanında küçük kuru üzüm poşetleri duruyordu. Bir poşet aldım o günleri anımsayarak. Okula daha girişte güvenlik görevlilerine ikram ettim, gülümsediler. Okulda dağıtabildiğim kadar arkadaşa dağıttım bu kuru üzümden ama tıpkı o yaşlı dedeler gibi; poşet cebimdeydi. Elimi poşete atıp biraz kuru üzümü yumruğumun içine alıp, arkadaşıma avucunu açmasını söylüyordum. Yumruğumu avucunun üstünde açıp kuru üzümleribırakıyordum onun avucuna. Karşılığı sıcacık, samimibir gülümseme: Mutluluk! 3 yıldır tanıdığım bu insanları hiç bu kadar yalın bir mutluluk içinde görmemiştim. Ben de mutlu oldum onlarla ve ara ara kuru üzüm dağıtmaya karar verdim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder